Fehmi Koru*
Yılların süratle birbirini takip ettiğini olayların yıldönümlerinden de hatırlıyoruz.
İki gün evvel -30 Aralık-, İdeal Ocakları eski liderlerinden Sinan Ateş’in suikasta uğramasının yıldönümüydü. Ateş’in eşi, ortadan geçen 365 güne karşın hala iddianamenin yazılmayışını şikayet konusu yapan bir açıklamayla olayı hatırlattı.
Bu ortada T-24 haber sitesi de suikastla ilgili değerli bilgiler ihtiva eden eksper raporunu yayımladı.
Dün de, biri, kapalı bir sohbet ağında, sohbete katılanlara, duyulduğunda ailenin reaksiyonlarına yol açan, Ateş’in öldürülmesinin münasebetine dair bir bilgiyi aktardı.
Sahi ne oldu, meydana geldiği günlerde Türkiye’yi derinden sarsmış olan Sinan Ateş suikastının akıbeti?
Yazıya başlamadan evvel var olan bilgilerimi teyit için kısa bir araştırma yaptım.
Özeti şu: Cinayetin göz nazaran göre geldiği anlaşılıyor. Olayın üstünün örtüldüğü söylenemez; lakin siyasi temaslar gölgesinde yürütülen bir soruşturma olduğu için, her türlü detay bilindiği halde, soruşturmanın sürat kazanamadığı muhakkak.
Yoksa öldürücü silahı çeken, onu bu işle görevlendiren, katili İstanbul’dan cinayet mahalli olan Ankara’ya taşıyan, cinayet sonrasında katili ve öteki suçluları meskeninde saklayan, yurtdışına çıkmak üzere sona kadar götüren kimlerse, hepsi hepsi biliniyor…
Dahası, suikastın görünen yüzünde yer alanların çabucak hepsi tutuklu da…
Eksik olan ne?
Suikastın planlayıcıları ortada görünmüyor.
Onlar ortada görünmediği için de, cinayetin hangi sebeple işlendiği konusu müphem kalıyor.
Savcıların iddianamesinin şimdi mahkemeye sunulmamasının sebebi de sanıyorum bu.
Peki de, suikastın planlayıcılarına neden ulaşılamıyor?
Hımm…
Aslına bakılırsa eksik kalan öge, olayın birinci gününden beri çeşitli söylentilerin konusu… Ağzı olan konuşuyor. Ortalık senaryolardan geçilmiyor ve senaryolar da çoklukla daima birebir köşeyi suçluyor.
Herhalde merhumun ailesi ile sevenlerini rahatsız eden de bu.
Kaybettiklerine mi yansınlar, uğradığı suikastın künhüne erişilmemesine mi?
Yargı bu suikastın gerisinde neler yattığını ortaya çıkarmazsa adalet yerine getirilmemiş olacak.
Sinan Ateş sıradan bir İdeal Ocaklı değil. Bir periyot genel başkanlığını yapmış bir Dava Ocaklı. Daha sonra MHP’de de misyonlar üstlenmiş, TBMM’de MHP kümesinde da görevliymiş.
Hacettepe Üniversitesi’nde doçentmiş ve derslere de giriyormuş.
Dikkat çeken nokta, İdeal Ocakları ile MHP etraflarının, suikastın failleri yanında neden işlendiğinin de ortaya çıkması için görünür bir gayret sarf etmedikleri…
Halbuki, suikasttan çabucak sonra, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Sinan Ateş’in eşini aramış, suikastın üzerine gidileceği ve olayın aydınlatılacağı kelamını vermişti. Periyodun adalet bakanı da, olayın karanlıkta kalan hiçbir istikametinin kalmayacağını kesin tabirlerle söylemişti.
Onların yerine, çekirdek takımı vaktiyle MHP’de siyaset yapmış olan ÂLÂ Parti suikastın üzerine gidiyor.
Yıldönümünde de, tekrar UYGUN Parti, suikast konusunu unutturmayacaklarını bir defa daha tekrarladı.
İYİ Parti’nin de içerisinde yer aldığı ‘6’lı masa’yı oluşturan muhalefet partileri genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden muvaffakiyetle çıkmış olsalardı, o denli sanıyorum ki, iktidarlarında ele alacakları birinci bahislerden biri Sinan Ateş suikastı olacaktı.
Böyle mi olmalıydı?
Adalet partiden partiye, iktidardan iktidara değişkenlik kabul eder mi?
Savcılar daha fazla beklememeli, iddianameyi mahkemeye vakit kaybetmeden sunmalı.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden motamot alınmıştır.